Pazartesi, Haziran 30, 2025

"Her şey kaderle takdir edilmiştir. Kısmetine râzı ol ki, rahat edesin."

|

Bediuzzaman Said Nursi

Üstadımız’dan Hüsnü Ağabey’e Bir Tavsiye

20 Eylül 1949’da Üstadımız Afyon hapsinden çıkmış, buradaki bir kaç aylık ikametinden sonra tekrar Emirdağ’ına yerleşmiştir. Bu ikinci Emirdağ hayatının başında Zübeyir Ağabey ve Hüsnü Ağabeyler Üstadımızın kalmış olduğu hanesinin karşısında bir oda tutarak hizmetine bakmışlarsa da o haftalarda Üstadımız son defa zehirlenmiş hem bu maddi sebebin iktizası ve hem Hizmet-i Nuriye‘de bir yeni devrenin ibtidası manasında hayatında ilk defa olarak talebelerinin yanında kalmasına müsade etmiştir. Bundan sonra Urfa’da vefatlarına kadar hemen ekseriyetle bütün namazlarını Zübeyir ve Hüsnü Ağabeyle kılmaya başlamışlardır. Hususan 1956 ile 1960 arasında Isparta’da bulundukları devrede Tahiri, Zübeyir, Ceylan, Sungur, Hüsnü ve Bayram ağabeyler yakınında hizmetkarları olarak bulunmuşlar. Böylece Risale-i Nur neşriyatı, medrese-i nuriyelerin açılması, hayatını Nurların neşrine vakfeden fedakarların tayinatları, Tevafuklu Kuran’ın basılması ve lahikaların neşri gibi Hizmet-i imaniye ile bu yakınında bulunan hizmetkarları tavzif edilmişlerdir. Üstadımız odasında imam oluyor, Hüsnü Ağabey müezzin ve Zübeyir ağabey cemaat oluyor, Tahiri Ağabey de salonda hem gelen misafirlere hem diğer ağabeylere imamlık yapıyor.

Kendi odasında yine böyle bir namazın akabinde Üstadımız Hüsnü Ağabeye “Hüsnü biz seninle – Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammed, salâten tüncinâ bihâ min cemî’ıl-ehvâli ve’l âfât ve takdî lenâ bihâ cemî’al hacât ve tütahhirunâ bihâ min cemî’ıs-seyyi’ât ve terfeunâ bihâ ındeke a’liya’d derecat (a’led-derecât yerine) ve tübelliğunâ bihâ ahsanu’l gayat (aksa’l gayât yerine ) min cemî’ıl-hayrâti fi’l-hayâti ve ba’del-memât. Amin Ya Mucibeddeavad, Velhamdü lillahi Rabbi’l-alemin.” diye okuyalım buyuruyorlar. Gerçi umuma teşmil olunmadığı daha sonra matbaalarda bu şekilde basıla gelmesinden anlaşılıyor ise de Üstadımızın ifade etmiş oldukları şu te’dib ve talim manası ubudiyetin ruhuna ne kadar muvafıktır; “ Hüsnü evladım bizim A’liye d deracat demeye -yani en yüksek derecelere göz dikmemize- ve aksa’l gayat – en yüksek mertebeye- diye dua etmeye hakkımız yoktur. Bunun yerine a’liyedderecat diyelim ve ahsanul gayat demeliyiz” diye söylüyor.

Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin bütün vasıf ve hususiyetleri yanında her cihette kemalde ve numune-i imtisal bir diğer vasfı O’nun ubudiyet hayatındaki ciddiyetidir. Ulvi Takvası, hal olmuş ihlası, acz ve fakrını Kudret-i namütemahi karşısında dem ve damarlarına işlemiş bir vaziyette takdimi…

Muazzez Üstadımız şu abdiyet tarikinde seyr-i süluk-u ruhanisinde mahbubiyete doğru evci kemale sai bulunurken dostlarını, talebelerini ve kardeşlerini de kendi sevaplarına hissedar etmiştir. Ve asr-ı saadete mahsus sirket-i maneviyey-i uhreviye sırr-ı aziminin müjdesini ve ahirzamanda tahakkukunu ve şartlarını (Risale-i Nur dairesine sadakat ve sebat ve kanaat ile dahil olmak..) diye ifade etmiştir. (Kastamonu Lahikası 122) Şu hissedarlık, dualarında bahusus beş vakit namazın ahirinde daimi virdi olan tesbihatında müşahade ediliyor. Aziz Üstadımız Dua’nın ehemmiyeti, kıymeti ve mahiyetini beş nükte ile 24. Mektub’un birinci zeylinde ve sair bir çok yerlerde izah ediyor.

Üstadımız her farz namazdan sonra kendisi yine Sünnet-i Seniyyeye ittiba saiki ve Resul-u Ekrem (asv)’den aldığı derse binaen “Salaten Tüncina” duasına devam etmiştir.
Kur’ân Resul-ü Ekrem Efendimiz’e (asm) çokça salât ü selâm getirmemizi emrediyor “Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber’e salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin ve selâm edin.” ( ahzab-56) buyuruyor. Malum farz namazların nihayetlerinde dergah-ı ilahiyeye müteveccih olup dua etmek sünnettir. Farzlardan sonra yapılan dualar Peygamberimiz Efendimiz (asm) tarafından müstecâp duâlar arasında sayılmıştır. Üstadımız da makbul dua hususunda “hem namazın sonunda, bilhassa sabah namazından sonra… duâ etmek kabûle karîn olması rahmet-i İlâhiye’den kaviyyen me’mûldür. O makbûl duânın ya aynen dünyada eseri görünür veyahut duâ olunanın âhiretine ve hayat-ı ebediyesi cihetinde makbûl olur. Demek aynı maksad yerine gelmezse, duâ kabul olmadı denilmez; belki daha iyi bir surette kabul edilmiş denilir.
(Mektubat/298)

– Bir gün Resûl-i Ekrem Efendimize (asm) soruldu ki: “Yâ Resûlallah! Hangi duâ makbuldür?
– Peygamber Efendimiz (asm): “Gecenin son kısmında ve beş vakit namazların arkalarında yapılan duâlar makbuldür.” buyurmuştur. (Câmiü’s-Sağîr, 4/1576.)

Peygamber Efendimiz (asm) bir diğer hadislerinde: “Bir farz namazı kılan kimsenin bir makbul duâ hakkı vardır. Kur’ân’ı hatmeden kimsenin de bir makbul duâ hakkı vardır.” buyurmuştur. O halde her farz namazdan sonra ısrarla nasıl bir dua etmelidir. İşte Bediüzzaman Hazretleri böyle cami, umumi, külli, makbul bir duayı Salaten Tüncina duası ile dergah-ı ilahiyeye arzetmiştir talebelerini de bu duaya devam etmeleri hususunda teşvik etmiştir. Ve bu duâ hakkında Üstadımız şöyle demiştir: “Meşhur-u âlem ve gayet mücerreb ve umum aktabların mergûbu bir salâvat-ı şerîfedir.

“Yâ Rab! Kusurumuzu affet. Bizi, kendine kul kabul et. Emânetini kabzetmek zamanına kadar, bizi emânette emîn kıl. Âmin!..”

(Hüsnü Ağabeyin tashihi ve izniyle yazan M. Rıza Derindağ)

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
Dr. Mehmet Rıza Derindağ
Dr. Mehmet Rıza Derindağ
Çare Uluslararası İlim ve Araştırma Vakfı (Çare Vakfı) Başkanı, Çare Derneği YK Üyesi, İİOS Akademik Kurul Başkan Yard., Milenyum A.Ş. YK Bşk. V. Dr. Mehmet Rıza Derindağ’ın Kişisel Blog Sitesi

Diğer Yazılarım

Yorumlar

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sosyal Medya

3,000TakipçilerTakip Et
0TakipçilerTakip Et
5,267TakipçilerTakip Et
100AboneAbone Ol

Necisin?
Nereden geliyorsun?
Ve Nereye gidiyorsun?"

En Çok Okunan Yazılarım

Twitter

Dr.Mehmet R.Derindag

@DrDerindag